Yoksa Disiplinsizleştiremediklerimizden Misiniz?
Tembel bir insan olmamı sonunda akladım. Hedeflere ulaşmak demişken disiplinden bahsetmemek olmazdı.

Merhaba, nasılsın? Geçen hafta altı aylık hedeflerimizi gözden geçirebileceğimiz sorular bırakmıştım. Bu hafta benim için çok değişik geçti. Hem altı ayı gözden geçirdim hem de yahu ben neler istiyorum diye bir durdum.
Çok ilginç bir şey farkettim kendimle ilgili. Benim için her zaman bilgiyle oyun oynamak önemli oldu. Bilim insanı olmayı hep çok istedim. Ama kaç senedir hem akademideki olan olayları beğenmemem hem de insanların kendi egolarını senin üzerinden tatmin etmeye çalışması beni çok zorlamıştı. O yüzden de hayat beni yalnız çalışmaya getirdi. Ama şimdi anlıyorum ki daha da ilerleyebilmek için insanlarla birlikte çalışmaya ihtiyacım var.
O yüzden burayı yazmaya devam edeceğim ama bir yandan da iş birliklerimi geliştirmek için üzerine düşüneceğim.
Bu hafta Engin Geçtan'ın Hayat kitabını okudum. Instagram da ne zaman estetik bir hikaye çeksem insanlar imrenip profilime girip bakıyor. Ama ben senelerdir fotoğrafla ilgileniyorum istesem estetik fotoğraflar çekip ilgi çekebilirdim. Ama değişimin estetikte olmadığına inanıyorum. Daha doğrusu içi boş estetiklerin insanlığı daha iyiye götüren bir şey olmadığını düşünüyorum.
Eğer amacımız insanlığımızı geliştirmekse biz de değişim hissi uyandıran veya değişimin yansımlarını bize gösteren içerikler görmeliyiz.
Sanırım benim sanatla ilgili bakışım da bu yönde. Geçen yüz yılın “Sanat nedir?” “ Sanat ne içindir” diyen ressam Marcel Duchamp, kendi dönemine göre asi olarak adlandırılmıştı. Ama günümüz sanat camiasında dünyada kabul gören görüş, sanatçının kendi gölgeleri ve ön yargılarıyla karşılaşmaya cesaret eden kişiler olarak ortaya çıkması. Yani sanat artık kendi gölgesini kitlelere boca eden insanlar istemiyor. Dünyada yeterince öfkesini kusan ve dürtüsel hareket eden insanlar var.
Dürtüsel hareket ederek öfkesini dünyaca ünlü tablolara akıtan genç neslin zenginliği sona erdirmesi pek mümkün değil gibi.
Mevlana hiç olmadığı kadar haklı. Çünkü artık bir seçim değil kendini değiştirmek bir mecburiyet.
"Dün akıllıydım, dünyayı değiştirmek istedim. Bugün bilgeyim, kendimi değiştiriyorum"
Galiba bu konuyu detaylıca yazmak istiyorum ama biraz daha demlenmesine ihtiyaç var.
Çünkü herkes sanatçıdır söylemlerinin artık çok demode olduğunu düşünüyorum. Herkes sanatçı ama içindeki sanatçıyı çok satan sanatçının yolu kitabı bile çıkartamazsa o kişinin neye ihtiyacı vardır?
Neyse konuyu çok uzattım. Bu hafta disiplin ve katılık arasındaki farkı konuşmak istedim.
1.Neler iyi gitti?
Bu hafta korkuyorum demenin rahatlatıcı yanıyla tanıştım. Korkuyorum dediğimde hayır diyeceğim olayları daha iyi anlayabildiğimi farkettim. Bu bence oldukça aydınlatıcı oldu.
İnsanın duygularını keşfetmesi gözlüğünü takmayı unutmuşsunda artık takıyorsun gibi bir netlik sağlıyor. Ama korkuyorum demek de zor, çünkü şimdiye kadar keşfettiğin tüm dünyayı korkusuz olduğunu düşünerek keşfetmişsin. Ama meğerse sadece korkuma izin vermediğim ve bastırdığım için sadece dürtüsel hareket ediyormuşum.
Aferin Hatice! Korkmak insanca, kendini korumakta acizlik değil.
2. Neleri iyileştirmek gerekiyor?
Benim düşünce şeklim tam batı kafası, doğudaki bilgeliği reddeden cinsten. Ama batınında duygulardan yoksun ve kadına değer vermeyen tavrından çok sıkıldım. Bu sıkkınlığımda zamanında fotoğrafa yansımıştı. Kendimi orada keşfetmiştim.
Terapistim bedenle zihnimin ilişkisine harika bir tespit yapmıştı. Zihnin erkek bedenin kadın ve bu iki sevgili sürekli kavga ediyor olan da sana oluyor demişti. Fibromiyalji’den kurtulamadığım için sürekli öfkeleniyordum.
Hazla tanışmak aslında kadınlığınla tanışmak. Çünkü batıdaki erkekler genellikle felsefe yapıyorsa hazdan ve zevkten uzaktır. Kadınlarla da pek iyi geçinememişler. Bu onların sorunu tabi ki. Artık hem kadınlığımızı yaşayıp hem de bilim yapabiliriz. Bu arada akademide hala bilim yapılıyor mu tartışılır? Ama dönüşmek zorunda.
Kuantum fiziği doktorasını yaptıktan sonra üniversite hayatını bitirip youtuber olan kadın bilim insanını çok seviyorum. Her şeyi şeffaf bir şekilde ifade ediyor. Bu baş kaldırının dönüştürücü olacağına inanıyorum.
Peki biz nasıl disiplinli olacağız. Hedeflerimizi toptan bırakalım mı? Gelecek planı hiç yapmayalım mı?
Engin Geçtan disiplin ve katılığı kıyaslayarak çok güzel anlatmış. Ben de bunu beslenme becerisi edinirken nasıl bir kurgu yapmamız gerektiğini anlatacağım. Çünkü insan beslenme söz konusu olduğunda diyet yapıp kurtulmak istiyor her şeyden. Ama maalesef dsiplin olmadan hayat boyu sağlıklı olmak bir hayal sadece.
Ama dsiplin de herkesin sandığı gibi hiç haz almamak ve her şeyi kıstlamak değil. Zamanında üniversite de kariyer günleri olurdu. Dİyetisyenlerin toplanıp alkol içip tüm gece yemek yedikten sonra nasıl insanlara kısıtlamanın doğru olduğunu anlattığına çok şaşırıyorum. Ama o zaman da insanlar o kadar biliyordu sanırım. Ya da o zamanın ruhu onu gerektiriyordu. Anlamasam da eleştirmiyorum.
Engin Geçtan’ın disiplin ve katılık karşılaştırması;
Disiplin sağduyuyla ilintilidir, katılık yaşamazlıkla
Üretken, çalışkan ve disiplinlii bir insanın içinde zaman zaman benliğe egemen olan bir tembel vardır, ama genellikle bunlar birbiriyle çatışmazlar
Disiplin insanın doğasından gelir ya da gelmez( bu da motivasyonuzun nereden geldiğiyle ilgili), katılık bir başkasının beklentilerini yerine getirircesine bir yaşantılar dizisidir ve bu beklentiler bazen benliğe eziyet edici bir yoğunluğa ulaşabilir.
Disiplin insanın kendine olan saygısıyla birlikte yaşanır, katılık ise onaylanmışlık duygusu arayışındadır, dış dünyaya ve kendine karşı
Disiplinli insan olarak yaptığı için hayatı kendi zamanına göre yaşayabilir, zamanı akışkandır.
Katı insanlar yaparak kendilerini var edebilecekleri inancıyla yaşadıklarından, zamanları dişli çark tarzındadır. Zaman sıkışmasından sürekli yakınırlar “ şartlar böyle” deyip kendi dışlarında nedenler arayarak.
Sonra eklemiş Engin Geçtan kendimizi yaşamakta olduğumuz bir durumla orantısız bir seferberliğin içinde savrulurken yakalayıp da kendimize “ tehlike ne” diye sorarsak cevabı bulamadığımızı görürüz.
Ama bence cevap var. Özellikle Sapolsky stresin etkilerini anlattığı Zebralar neden Ülser Olmaz kitabında bahsettiği gibi çocukluk dönemindeki yoksunluklar yetişkinlikte katılığa sahip olmamızı sağlıyor.
Bana gelen her danışanım neredeyse hayatının bir dönemi bir listeye uyarak kilo vermişti. Ve kendilerini disiplinli olarak görmelerine rağmen şimdi neden yapamadıklarını anlayamadıklarını söylüyorlardı.
Buradaki tanımlanan şey disipilin değil katılık olduğu için kişi gerçekten disiplinli olmak istediğinde sürekli kilo almaya başlıyordu.
Burada disiplinin beslenme açısından ne olduğunu iyi anlamak gerekiyor. Para ile ilgili şöyle bir hikaye duydum. Yunanlı Onasis teknesine dünya zenginlerini çağırmış. Bir tanesi de Meksikalı bir milyardermiş. Bu adam oradaki kadınlara yönelip benim on beşmilyar dolarım var diye övünüyormuş. Akşam Onasis adamın yanına gelmiş. Sen de çok mu para mı var demiş? Sayabiliyor musun demiş? Teksaslı evet demiş sayıyorum hepsini. Osasis demiş ki bunun üstüne paranı sayabiliyorsan senin çok paran yok demiş.
Bence sağlık ve huzur da buna benziyor sabah akşam verdiğin kiloyu sayıyorsan senin çok da sağlığın yok demek oluyor.
Artık her şey birbiriyle o kadar ilintili ki insanı bütün olarak görüp insanı nereden ele alacağını şaşırıyor.
Ama benim gördüğüm özellikle çocukluk döneminde yaşadığımız yoksunluklar konusunda acele etmemek. Çünkü orayı anlamak terapilerle korkularıma bakmak ilerlemek için bize daha fazla destek oluyor.
3. Haftaya neleri daha iyi yapabilirim?
Beslenme ve disiplinli olmak deyince zihninde neler beliriyor?
Şimdiye kadar beslenme konusunda disiplinli olduğun ve katı olduğun davranışlar neler?
Kadın veya erkek olmanın döngüleri veya fizyolojk farklılıkları var mı?(Örneğin kadınların mens döngüsü beslenmeyi en çok etkileyen şey, bununla barışmak disiplin konusundaki algıyı çok değiştiriyor)
Beslenme ve haz konusunda ilerlemek için seni zorlayan konular neler?
Şeker kötü o yüzden çok haz veriyor gibi kesin yargılarda çok takılıp kalıyor musun?
Haz veren yiyeceklerle barışmak için nelere ihtiyacın var?
Bu soruları sorduktan sonra benim için beslenme konusundaki disiplin tanımı yapmak istiyorum.
Bence beslenmede disiplin; her gün vücudumun ihtiyaçlarını öğrendiğim beslenme bilgilerine göre uygulamaya çalışmak ancak bu uygulamalar esnasında esnek olup eğer önemli gördüğüm başka bir şey varsa ona da öncelik vermek.
Eğer bazı dönemler daha dikkatli olmam gerekiyorsa( bu akut bir hastalık ya da kronik bir hastalık bile olsa genel sağlıklı beslenme alışkanlıklarının üzerine küçük alışkanlık değişiklikleri yapmak) bunu bir kısıtlama olarak düşünmeden sağlığım için yaptığım bir bakım olarak görmek.
Haz veren yiyeceklerin etrafında kontrolden çıkmış hissetmeden kendime haz almak konusunda izin vermek ve o anın tadını çıkarmak. Arkadaş ve aile toplantılarda yemekten korkmak yerine birlikteliğin keyfine varmak.
Takviye konusunda aşırıya kaçmadan ihtiyaç varsa doktor tavsiyesiyle kullanmak.
Şimdi bu tanım oldukça idealist bir tanım oldu. Bu milyarder olsan bile uluşalımayan bir huzur gibi. Çünkü şu an Avrupa’da kullanımında patlama yaşanılan sıfır beden olmak için insanların tip 2 diyabet için geliştiren ilaç kullanması gibi.
Sizi akımlar ve gündem sürekli kestirme çözümler sunduğunu söyleyerek bedeninizi bir şekle sokma hırsınızı körükleyebilir.
Ama bunlar yerine eğer başka bir arayıştaysanız siz de benim gibi hep birlikte iyi gelen bir yerden kendimize yaklaşmayı öğrenebiliriz.
Bu haftalık benden bu kadar. Değişime her gün biraz daha fazla inanıyorum. Ancak bu genç Hatice’nin arzusuydu. Hayat ilerledikçe Hatice’nin arzusu ne olur bilmiyorum. Arzular ve korkuları anlamak değişimle barışmanın da en önemli adımı diye düşünüyorum.
Bu haftalık benden bu kadar!
Hem ne kadar biricik olduğumuzu hem de sıradanlığımızı kabul ettiğimiz günler dilerim❤️
Bu seneki yolculuğa katılmasını istediğin arkadaşların varsa aşağıdaki butondan bülteni paylaşarak bana destek olabilirsin.
Sevgiler,
Hatice